Hep bizim için olacak diye bir kural yok birazda minikler için dekor fikirleri vereyim dedim kaynak tabiki pinterest....İlham perileriniz eksik olmasın..
yemek,elişi,bebek ve çocuk bakımı,gezi,kitap,çicek,kanaviçe,örgü,dergi,dekorasyon,çocuklar için aktivite,magazin,güzellik,dikiş,film,kına,düğün
28 Mart 2014 Cuma
ÇOCUKLAR İÇİN DEKORASYON FİKİRLERİ...
Hep bizim için olacak diye bir kural yok birazda minikler için dekor fikirleri vereyim dedim kaynak tabiki pinterest....İlham perileriniz eksik olmasın..
ÇOCUKLAR HAKKINDA..
*18.ayda çocuğunuza difteri,tetanoz,boğmaca,çocuk felci,hemofilus influenzadan oluşan karma aşının 4.dozu yapılacaktır.Yine 18.ayda yapılan hepatit A aşısı için doktorunuzdan bilgi alın. Ülkemizde 6 ve 18.aylarda yapılan ağızdan çocuk felci aşısıda Aile sağlığı merkezlerinde (sağlık ocakları) yapılmaktadır..
*Doğduğumuzda kemik sayımızın 405 olduğunu daha sonra büyüdükçe kemikler birleşerek 265e düştüğünü biliyormuydunuz..
*Çocuğa yap dediğin çocuğun eksikliği,çocuğa yapma dediğin ise çocuğun yeteneğidir...
sevgili Sabiha Paktuna Keskin..
*Bebek üşüdüğünde ve ağladığında el ve ayaklarına masaj yap..Hem rahatlar hemde bağışıklığı artırır.
sevgili Hilal Mocan...
*Bebeklerin kulaklarını ve burnunu koklayın.Kötü kokuyorsa yabancı cisim kaçmış olabilir...
*Kerevizin çocukları matematik dehası yaptığını,balıkların sırt kısmının omega açısından daha yoğun olduğunu ve çocuklara yedirilmesi gerektiğini,hamileyken bol bol B6(ıspanak,balık vb..) yemenin bebeğin epilepsi doğma ihtimalinin azaltığını biliyormuydunuz..
*Ve yine sevgili köşe yazarı Damla Çeliktabanın yazısını paylaşmak istiyorum.
Omega-3 gerçeği
PROF. Dr. Ahmet Aydın'la yaptığımız "Antibiyotiksiz Çocuk" seminerinde hocamız yaşam boyu Omega-3 takviyesinin öneminden bahsetmişti. Bu konuyla ilgili yeni bir araştırma da İngiltere'den geldi: Oxford Üniversitesi Durham İlkokulu'nda bazı konularda geri kalan öğrenciler arasında yapmış olduğu deneyde, düzenli Omega-3 kullanımı sayesinde öğrencilerin konsantrasyon ve öğrenme zorluğunun üstesinden rahatça gelebildiği tespit edildi. Bu çalışmayla Omega-3 yağ asitlerinin nöronlar arasında elektriksel akımın devamlılığına yüksek derecede katkı sağladığı bir kere daha belirlenmiş oldu.
Daha detaylı bilgi için tık tık..
*Doğduğumuzda kemik sayımızın 405 olduğunu daha sonra büyüdükçe kemikler birleşerek 265e düştüğünü biliyormuydunuz..
*Çocuğa yap dediğin çocuğun eksikliği,çocuğa yapma dediğin ise çocuğun yeteneğidir...
sevgili Sabiha Paktuna Keskin..
*Bebek üşüdüğünde ve ağladığında el ve ayaklarına masaj yap..Hem rahatlar hemde bağışıklığı artırır.
sevgili Hilal Mocan...
*Bebeklerin kulaklarını ve burnunu koklayın.Kötü kokuyorsa yabancı cisim kaçmış olabilir...
*Kerevizin çocukları matematik dehası yaptığını,balıkların sırt kısmının omega açısından daha yoğun olduğunu ve çocuklara yedirilmesi gerektiğini,hamileyken bol bol B6(ıspanak,balık vb..) yemenin bebeğin epilepsi doğma ihtimalinin azaltığını biliyormuydunuz..
*Ve yine sevgili köşe yazarı Damla Çeliktabanın yazısını paylaşmak istiyorum.
Omega-3 gerçeği
PROF. Dr. Ahmet Aydın'la yaptığımız "Antibiyotiksiz Çocuk" seminerinde hocamız yaşam boyu Omega-3 takviyesinin öneminden bahsetmişti. Bu konuyla ilgili yeni bir araştırma da İngiltere'den geldi: Oxford Üniversitesi Durham İlkokulu'nda bazı konularda geri kalan öğrenciler arasında yapmış olduğu deneyde, düzenli Omega-3 kullanımı sayesinde öğrencilerin konsantrasyon ve öğrenme zorluğunun üstesinden rahatça gelebildiği tespit edildi. Bu çalışmayla Omega-3 yağ asitlerinin nöronlar arasında elektriksel akımın devamlılığına yüksek derecede katkı sağladığı bir kere daha belirlenmiş oldu.
Daha detaylı bilgi için tık tık..
27 Mart 2014 Perşembe
EVDE ÇOCUK OYALAMA TEKNİKLERİ..
Yine sevgili köşe yazarı Damla Çeliktabanın yazısından...
Evde Çocuk Oyalama Teknikleri
19 Ekim 2013 Cumartesi, 11:38:57
Bir anda bozan havalar ve uzun
bayram tatiliyle birlikte çocuklu aileler için evde yapılacak
aktiviteler icat etmek şart oldu. Çocuklarınızı ekranın karşısına
kilitlemeden önce ve parklar, bahçeler tekrar müsait olana kadar evde
yapılacak bir kaç öneri size:* Kek projesi
Kek yapmak çocuklar için hem keyifli hem de lezzetli bir proje. Bir sandalye çekip çocuğunuzun tezgaha ulaşımını sağlayın. Ardından eline mikseri verin. Siz malzemeleri kaseye boşaltırken o da karıştırma işini üstlensin. Hamur fırına girmeden önce kaseyi parmaklamasına izin vermeniz motivasyonunu yükseltecektir. Bu arada mümkünse üzerine kendine göre bir mutfak önlüğü de takın; sonrasında temizlenecek çok fazla kıyafetten kurtulursunuz.
* Bulaşık Yıkamak
Biraz önce yaptığınız kekin bulaşıklarını bırakın çocuğunuz yıkasın. Bütün çocuklar suyla oynamayı sever. Ne kadar yaparsa kardır. Mükemmel sonuç beklemeyin; mutfak önlüğünü de henüz çıkarmayın.
* Parmak Boyası
Parmak boyaları da çocukları uzun süre meşgul tutan ve eğlenceli bir aktivite. Mümkün olduğunda büyük kağıtlar kullanıp, ellerinin hatta ayaklarının izlerini çıkarmasını önerebilirsiniz. Bu iş sırasında da yere kirlenmesinde sakınca olmayan bir örtü sermek akıllıca olacaktır.
* Baloncuklar
Üfleyince baloncuk üreten oyuncakları bilirsiniz. Bu basit ve ucuz malzemenin bir çocuğu ne kadar uzun süre oyalayabileceğini henüz keşfetmediyseniz hemen bir tane edinin. Sizin üflediğiniz baloncukları yakalayıp patlatmak ya da kendisinin üflemesine izin vermek, hatta el kol sallayarak alternatif baloncuk üretme şekiller bulmak herkes için keyifli zaman yaratacaktır.
* Ev içi basketbolu
Bir çamaşır sepetini basket potası olarak kullanın. İçine isterseniz kağıttan yapılma toplar, isterseniz küçük oyuncaklar atarak basket oynayabilirsiniz. El göz koordinasyonunu geliştirmek için birebir.
* Kurbağa gölü
Bu basit oyun, oturma odanızı kurbağa dolu bir gölete çevirecek. Yere birkaç yastık yerleştirin ve bırakın çocuğunuz, bir kurbağa gibi yastıktan yastığa zıplasın.
* Hazine Avı
Evin bir köşesine bir oyuncak saklayın. Bir de hazine haritası hazırlayın. Haritada oklar ve resimlerle sakladığınız şeyin yerini belli edin. Bakalım bulabilecek mi?
* Çadır
İsterseniz oyuncak mağazalarından bir çadır satın alın ve evin müsait bir köşesine kurun. Çadırınız yoksa sandalyeleri birleştirip üzerine örtü geçirerek, duvarlarını da yastıklarla sağlamlaştırarak bir çadırımsı hazırlayabilirsiniz. Çocuklar kendilerine ait, kuytu köşeleri severler. Saklambaç ya da evcilik gibi oyunlar için de yeni bir alanları olur.
* Gölge oyunları
Özellikle hava karardıktan sonra işe yarayan bir oyun. Evinizdeki ışıkları kapatın ve bir el feneri alın. Çocuğunuzun hayvan figürlü oyuncaklarına fenerin ışığını tutarak gölgelerinin duvara (hem de kocaman şekilde) yansımasını sağlayın. Buna çok şaşırıyorlar.
* Çocuklu arkadaşlarınıza gidin
Çocuklar en güzel diğer çocuklarla oynarlar. Yetişkinlerin enerjisi bir yere kadar sürerken bir kaç çocuk bir araya geldiğinde oyunlar yorgunluktan bitap düşene kadar devam eder. Eğer yukarıda saydığım aktiviteler kesmediyse çocuklu arkadaşlarınızı arayın ve onlara gidin. Siz biraz yetişkin muhabbetinin tadını çıkarırken çocuklar da istedikleri kadar azsın. (Mekanı terk etmeden önce toplamaya da yardım ederseniz iyi olur. Zira bir sonraki yağmurlu günde yine onlara ihtiyacınız olacak.)
Uzay'ın Kitaplığı
Ayıcık ve Farecik'in Maceraları
Ayıcık ve Farecik pek alışılmadık bir ikili. Beraber eğlenmek için olmadık oyunlar icat ediyorlar. Bir keresinde dışarıda şakır şakır yağmur yağarken pikniğe gidiyorlar mesela. Başka bir seferinde ise noeli kutlamak için ağaç süslemesini ormanda bir ağaca yapıp bütün arkadaşlarını oraya davet ediyorlar. Diğer bir macerada Farecik'in çok sevdiği oyuncak pengueni kayboluyor ve beraberce yeni bir penguen yapıyorlar.
Bir çok çocuk kitabının aksine daha az renkli çizimlerden oluşsa da bu durum okuma keyfine etki etmiyor. Çünkü onlar Ayıcık ve Farecik; başka renklerde olmak onlara göre değil zaten.
Brüksel'deki Güzel Sanatlar Akademisi'nde resim eğitimi alan Gabrielle Vincent'in 12 dile çevrilen Ernest ve Celestine'in maceralarını YKY altı kitaplık bir set halinde yayımladı.
Bebecik Kayboldu, Yağmur Yağmıyormuş Oyunu ve Yılbaşı Ağacı bu seriden bizim çok sevdiğimiz; gönül rahatlığıyla önerebileceğim hikayeler.
Kaynak:tık tık..
Bloğu:tık tık..
KEÇİ SÜTÜ İNEK SÜTÜNE KARŞI...
Yine sevgili köşe yazarı Damla Çeliktabanın yazısından...
SÜTÜ MAYALAYIP TÜKETİN
PROF. DR Ahmet Aydın keçi sütünün anne sütüne, barındırdığı kazein-2 maddesi ile benzeştiğini, inek sütünde ise kazein-1 maddesinin ağırlıklı olduğunu söyledi. Ahmet Aydın kazein maddesinin otizm, diyabet ve çeşitli alerjik hastalıklarla ilişkisi olduğunu; bunun yanı sıra keçi sütünün anne sütü gibi alkali nitelikteyken, inek sütünün ise asidik olduğunu bunun da osteoporoz eğilimini artırdığını ifade etti. Prof. Dr. Ahmet Aydın'a göre keçi sütünün vitamin ve mineral açısından diğer hayvanlardan zengin olmasının sebebi çok dik yerlere çıkıp en körpe filizleri yemesi. Ahmet Aydın ister keçi ister inek sütü olsun süt olarak değil, kefir, yoğurt ya da peynir olarak tüketilmesini öneriyor. Bunun sebebi de sütün mayalanınca ürettiği faydalı bakterilerin (probiyotikler) sağlığımız için vazgeçilmez unsurlar olması.
Prof Dr. Ahmet Aydın
Çiftlik hayvanı mı? Gezen hayvan mı?
"MERADA yayılıp otlayan hayvanların sütleri daha fazla Omega-3 çoklu doymamış yağ asidi içerir. Omega-3 bu özelliği ile koroner kalp hastalıkları, hipertansiyon, tip-2 diyabet, ülseratif kolit, romatoid artrit, depresyon, çeşitli kanserler ve akciğer hastalıklarının önlenmesinde ve tedavisinde potansiyel etkiye sahiptir" diyen veteriner hekim Serpen, keçi sütünün yağ zerrecikleri inek sütündekilerden daha küçük olması dolayısıyla midesi hassas ve zayıf olanlar için daha uygun olduğunu belirtti. Serpen, bunun yanı sıra sağlıklı keçilerin sütlerindeki bakteri miktarının sağlıklı bir ineğin sütündekinden daha az olduğunu vurguladı.
İZMİR Veteriner Hekimler Odası Onur Kurulu Üyesi Veteriner Hekim Adnan Serpen
Keçiler de endüstrileşecek
KENDİNİ “çiğ süt aktivisti” olarak tanıtan çiftçi ve çiğ süt üreticisi Çapar Kanat’a göre keçi sütünün şu anki üretimi iki katına çıksa bile bu üretim tüm çocuklarımız için yeterli olmayacak. Bu sebepten alerji yapanın UHT ve/veya pastörize süt mü, kaynatılarak tüketilen süt mü olduğuna dair akademik çalışmalara ihtiyaç var. Kanat, ülkemizde endüstrileşen inek sütü üretiminin inekleri modern ahırlara tıktığını ve bir canlı olduklarının unutulduğundan söz ediyor. Bu ahırlardaki beslenme şekillerinin ineklerin hastalanmasına yol açtığına ve bu hastalıkların da antibiyotiklerle giderilmeye çalışıldığına dikkat çekiyor. Keçi sütüne artan rağbetin keçiler için de benzer bir gelecek hazırladığı konusunda uyarıda bulunuyor.
Çapar KANAT
RAKAMLAR NE DİYOR?
- Tahminlere göre Türkiye’de keçi sütü üretimi yıllık 200 bin ile 320 bin ton arasında değişiyor. Buna karşılık inek sütü üretimi 15 milyon tonu buluyor.
- İnek sütünün keçi sütünden daha sütünden 5 kat daha fazla vitamin B-12 ve 10 kat daha fazla folik asit içeriyor.
- Keçi sütü inek sütünden daha fazla kalsiyum, %25 daha fazla vitamin B-6 içeriyor.
- Sanayiciler inek sütünü 0,9 TL’den, keçi sütünü ise 2-2,10 TL’den satın alıyorlar.
KEÇİYE ANTİBİYOTİK VERİLMEZ!
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı Funda Özer Baltalı aynı zamanda bir keçi çiftliği sahibesi. Keçi sütü ve bundan üretilen peynirler yapan Baltalı markasının kurucusu. Baltalı, keçi sütündeki kalsiyum miktarı inektekinden 5 kat daha fazla olduğunun altını çiziyor. İnek sütüne alerjisi olan pek çok çocuk keçi sütünü rahatlıkla tolere edebiliyor. Funda Baltalı'ya göre keçinin inekten en büyük farkı kendinden organik bir hayvan olması. "Keçi hastalandığında antibiyotik kullanamazsınız" diyor Funda Hanım ve ekliyor: "Vücudu bunu tolere etmiyor. Önemli olan onu hastalıktan stresten uzak tutmak. Hayvana bağırıp çağırmayacaksın, doğuştan boynuzlarını yakacaksın ki dövüşüp birbirlerini yaralamasınlar. "Besi çiftliği ve doğadaki hayvan arasındaki farkı sorduğumda Funda Hanım Türkiye'de hiçbir hayvanın dağda bayırda gezeninin makbul olmadığına inandığını belirtiyor. Buna sebep olarak da doğayı koruma konusunda bilinçsizliği gösteriyor. Bilinçsizce kullanılan zirai ilaçlar, akarsularda bile tespit edilebilen kimyasallardan dem vuran Baltalı doğadaki bu kalıntıların hayvanın vücuduna oradan da sütüne geçebileceğinden endişe duyduğunu belirtiyor.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı Funda Özer Baltalı
Kaynak:tık tık
Bloğu için:tık tık
Keçi sütü inek sütüne karşı
31 Ekim 2013 Perşembe, 11:47:30
ANNE sütünün çocuklar için
vazgeçilmez ve eşsiz bir kaynak olduğunu ne kadar biliyorsak anne
sütünden sonra hangi sütün tüketilmesinin daha avantajlı olduğu
konusunda kafamız o kadar karışık. UHT süt, pastörize süt, çiğ süt,
devam sütü konusunu yani sütün işlenmiş yada işlenmemiş şekilleri
arasındaki tercihi bir yana bıraktığımızda karşımıza inek sütü mü yoksa
keçi sütü mü ikilemi çıkıyor. Çevremdeki annelere sorduğumda inek
sütünün alışkanlıktan dolayı daha fazla tüketildiği sonucuna vardım.
Keçi sütünü tercih edenler çoğunlukla inek sütüne karşı alerjisi olan
çocukların anneleri. İnek sütünü tercih eden anneler keçi sütünün
teminini zor ve fiyatını yüksek bulduklarını belirtiyorlar. Benim kafamı
kurcalayan asıl soru şuydu: Hangi süt insan bünyesi için daha faydalı?
Bunun hakkında biraz araştırınca keçi sütünün anne sütüne inek sütünden
çok daha yakın bir kaynak olduğu çıkıyor karşımıza. O zaman ikinci sorum
da şu: Keçi sütünün daha faydalı olmasının sebebi keçinin dağda bayırda
gezen, böylece suni yemden uzak bir hayvan olması mı? Aklımdaki bu iki
soruyu konunun uzmanlarına yönelttim. İşte cevapları:SÜTÜ MAYALAYIP TÜKETİN
PROF. DR Ahmet Aydın keçi sütünün anne sütüne, barındırdığı kazein-2 maddesi ile benzeştiğini, inek sütünde ise kazein-1 maddesinin ağırlıklı olduğunu söyledi. Ahmet Aydın kazein maddesinin otizm, diyabet ve çeşitli alerjik hastalıklarla ilişkisi olduğunu; bunun yanı sıra keçi sütünün anne sütü gibi alkali nitelikteyken, inek sütünün ise asidik olduğunu bunun da osteoporoz eğilimini artırdığını ifade etti. Prof. Dr. Ahmet Aydın'a göre keçi sütünün vitamin ve mineral açısından diğer hayvanlardan zengin olmasının sebebi çok dik yerlere çıkıp en körpe filizleri yemesi. Ahmet Aydın ister keçi ister inek sütü olsun süt olarak değil, kefir, yoğurt ya da peynir olarak tüketilmesini öneriyor. Bunun sebebi de sütün mayalanınca ürettiği faydalı bakterilerin (probiyotikler) sağlığımız için vazgeçilmez unsurlar olması.
Prof Dr. Ahmet Aydın
Çiftlik hayvanı mı? Gezen hayvan mı?
"MERADA yayılıp otlayan hayvanların sütleri daha fazla Omega-3 çoklu doymamış yağ asidi içerir. Omega-3 bu özelliği ile koroner kalp hastalıkları, hipertansiyon, tip-2 diyabet, ülseratif kolit, romatoid artrit, depresyon, çeşitli kanserler ve akciğer hastalıklarının önlenmesinde ve tedavisinde potansiyel etkiye sahiptir" diyen veteriner hekim Serpen, keçi sütünün yağ zerrecikleri inek sütündekilerden daha küçük olması dolayısıyla midesi hassas ve zayıf olanlar için daha uygun olduğunu belirtti. Serpen, bunun yanı sıra sağlıklı keçilerin sütlerindeki bakteri miktarının sağlıklı bir ineğin sütündekinden daha az olduğunu vurguladı.
İZMİR Veteriner Hekimler Odası Onur Kurulu Üyesi Veteriner Hekim Adnan Serpen
Keçiler de endüstrileşecek
KENDİNİ “çiğ süt aktivisti” olarak tanıtan çiftçi ve çiğ süt üreticisi Çapar Kanat’a göre keçi sütünün şu anki üretimi iki katına çıksa bile bu üretim tüm çocuklarımız için yeterli olmayacak. Bu sebepten alerji yapanın UHT ve/veya pastörize süt mü, kaynatılarak tüketilen süt mü olduğuna dair akademik çalışmalara ihtiyaç var. Kanat, ülkemizde endüstrileşen inek sütü üretiminin inekleri modern ahırlara tıktığını ve bir canlı olduklarının unutulduğundan söz ediyor. Bu ahırlardaki beslenme şekillerinin ineklerin hastalanmasına yol açtığına ve bu hastalıkların da antibiyotiklerle giderilmeye çalışıldığına dikkat çekiyor. Keçi sütüne artan rağbetin keçiler için de benzer bir gelecek hazırladığı konusunda uyarıda bulunuyor.
Çapar KANAT
RAKAMLAR NE DİYOR?
- Tahminlere göre Türkiye’de keçi sütü üretimi yıllık 200 bin ile 320 bin ton arasında değişiyor. Buna karşılık inek sütü üretimi 15 milyon tonu buluyor.
- İnek sütünün keçi sütünden daha sütünden 5 kat daha fazla vitamin B-12 ve 10 kat daha fazla folik asit içeriyor.
- Keçi sütü inek sütünden daha fazla kalsiyum, %25 daha fazla vitamin B-6 içeriyor.
- Sanayiciler inek sütünü 0,9 TL’den, keçi sütünü ise 2-2,10 TL’den satın alıyorlar.
KEÇİYE ANTİBİYOTİK VERİLMEZ!
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı Funda Özer Baltalı aynı zamanda bir keçi çiftliği sahibesi. Keçi sütü ve bundan üretilen peynirler yapan Baltalı markasının kurucusu. Baltalı, keçi sütündeki kalsiyum miktarı inektekinden 5 kat daha fazla olduğunun altını çiziyor. İnek sütüne alerjisi olan pek çok çocuk keçi sütünü rahatlıkla tolere edebiliyor. Funda Baltalı'ya göre keçinin inekten en büyük farkı kendinden organik bir hayvan olması. "Keçi hastalandığında antibiyotik kullanamazsınız" diyor Funda Hanım ve ekliyor: "Vücudu bunu tolere etmiyor. Önemli olan onu hastalıktan stresten uzak tutmak. Hayvana bağırıp çağırmayacaksın, doğuştan boynuzlarını yakacaksın ki dövüşüp birbirlerini yaralamasınlar. "Besi çiftliği ve doğadaki hayvan arasındaki farkı sorduğumda Funda Hanım Türkiye'de hiçbir hayvanın dağda bayırda gezeninin makbul olmadığına inandığını belirtiyor. Buna sebep olarak da doğayı koruma konusunda bilinçsizliği gösteriyor. Bilinçsizce kullanılan zirai ilaçlar, akarsularda bile tespit edilebilen kimyasallardan dem vuran Baltalı doğadaki bu kalıntıların hayvanın vücuduna oradan da sütüne geçebileceğinden endişe duyduğunu belirtiyor.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı Funda Özer Baltalı
Kaynak:tık tık
Bloğu için:tık tık
RESİM YAPAN ÇOCUK DAHA KOLAY...
Habertürkte sürekli yazan sevgili köşe yazarı Damla Çeliktabanın yazılarını çok beğeniyorum. Sebebi tabiki onunda çocuğu olması ve sürekli çocuklar hakkında araştırma yapıp bilgilendirici yazılar yazması.O yazılardan birkaç tanesini paylaşmak istiyorum ey sevgili okuyucu:))
RESiM yapan çocuk daha kolay okuma yazma öğreniyor
07.11.2013
Picasso, Van Gogh, Michelangelo gibi birçok önemli sanatçı karalama
yapmaya nasıl başladılarsa çocuklarımız da öyle başladılar. Bir çocuğun
fırsat verilirse ilk adımlarını atmasıyla ilk çizgisini çizmesi
neredeyse aynı tarihlere denk gelir. Tıpkı adım atması gibi ilk çizgisi
de gelecekteki hayatında gerçekten de çok önemli olacak iki şeyin
başlangıcı olarak görülebilir: Okuma yazma öğrenmenin ve kendini ifade
etmenin.
UZAY 1 yaşına geldikten itibaren ona çeşitli kâğıtlar ve boyalar sundum. İlk başlarda kâğıtları yırtmak, boyaları da duvarları çizmek için kullandı. Sonraları duvarlarda yer kalmayınca kâğıda çizmeye razı oldu. O gün bugündür yaptığı tüm çizimleri, boyaları saklıyorum. Bu arada Susan Striker’ın yazdığı Epsilon Yayınları tarafından Türkçeleştirilen “Çocuklarda Sanat Eğitimi”ni okudum. Okudukça çocuğun kâğıt ve kalemle ilişkisinin önemini ve büyükler olarak hiç farkına varmadan yaptığımız yanlışları net olarak gördüm. Anaokulu öğretmeni ve yazar Rhoda Kellogg çocukların çizdikleri her şeklin, alfabenin harfleriyle bağlantılı olduğunu ortaya koymuş.
ÇOCUĞUN ÇİZDİĞİ İLK ÇİZGİ
Çocukların 1-4 yaş arasındaki “karalama sürecinin” yazı yazmada ihtiyaç duyulan el kol hareketlerinin öğrenildiği bir dönem olması bakımından çok önemli olduğu sonucuna varılmış. Karalama yaparken sürekli tekrar edilen hareketlerin dil öğrenimine de katkıda bulunduğuna dair araştırmalar da bunu kanıtlar nitelikte. Çocuğun yaptığı çizgi ve şekilleri zaman içinde nesneleri simgeleyen semboller olarak tanıması okuma-yazma çalışmaları için bir köprü niteliğinde. Striker bundan yola çıkarak bir
çocuğun resimle ne kadar haşır neşir olursa o kadar kolay okuma yazma öğreneceğini ifade ediyor. Striker bu süreçte çocuğu yönlendirmenin (“Elma öyle değil böyle çizilir!”), müdahale etmenin (“Mavi ağaç olur mu canım!”) gelişimini sürdürmesine izin vermemek olduğu konusunda uyarıyor.
HANGİ YAŞA HANGİ ÇALIŞMA?
Çocuğunuza 6 aylıktan itibaren parmak boyası çalışmaları yaptırmaya başlayabilirsiniz. 1 yaşına geldiğinde pastel boyalarla çalışmaya, 18 aydan itibaren ise oyun hamuruyla çalışmalar yapmaya uygundur. 20 aylık çocuklara kendinden yapışkanlı çıkartmalar ilginç gelebilir ama 24 ay sonrasında yapıştırıcılarla çalışmak isteyecektir. 2-2.5 yaş arası makasın nasıl çalıştığı ile ilgili bir kaç alıştırmadan sonra kâğıt kesmeye başlayabilirler.
YARATICILIĞINI NASIL GELİŞTİREBİLİRSİNİZ?
Örnek olun. “Cetvelle çizgi bile çizemem“ demek yerine “Yeni bir şeyler üretmeyi seviyorum” diyebilirsiniz.
Çocuğunuzun yaptığı resimlerden birini çerçeveletip evinizin duvarına asın.
Bir resmi “niçin” beğendiğinizi ifade edin. “Çok güzel olmuş” demek yeterli değildir. Mesela: “Renkler çok canlı, düz çizgilerle eğri çizgiler bir arada çök güzel görünüyor” gibi ayrıntılı açıklamalar ona yaptıklarının değerli olduğunu hissettirecektir.
Çocuğunuzun resimlerinden yılbaşı kartları vs. yapın ve yakınlarınıza gönderin.
Evinizde sürekli dağınık kalmaya müsait bir alan olsun. Burada resim masası, boya kalemleri, kâğıtlar, yapıştırıcılar vs. bulunsun.
Çocuğunuzun önemli eserlerini saklayın.
Yaptığı çizimler onun gelişimini gösteren paha biçilmez takvimlerdir.
Bunları asla yapmayın
Asla çocuğunuzun çalışımasına el sürmeyin. Sizin müdahaleniz onun cesaretini kırabilir.
Ona "nasıl" çizmesi gerektiğini göstermeyin; onun adına gerçek resimler çizmeyin.
Çocuğunuza asla "Bu ne?", "Ne çiziyorsun?" gibi sorular sormayın.
Çocuğunuza asla, boyama kitapları ya da numaralı boyama gibi sanatsal yaratıcılığı engelleyen malzemeler sunmayın. Bu gibi araçlar yaratıcılığı artırma amacını gütmez ve çocuklar kolayca bu oyuncaklara bağımlı hale geebilirler.
Şehir çocuğu doğayla nasıl buluşsun
SALI günü yazdığım büyükşehir çocuklarının doğa yoksunluğu sendromuyla ilgili yazıya birçok mesaj geldi. "Biz de istiyoruz ama nereye götürelim? Vakit yok, park yok, doğal alan yok" diyordu mesajın sahibi anne babalar. Onlara cevap olarak TEMA'nın önerdiği sonbaharda İstanbul ve çevresinde yapılabilecek doğa aktivitelerinden birkaçını listeliyorum:
■ İstanbul'un nefesi Belgrad Ormanları'na gidip güz çiğdemlerini, yağmur sonrası mantarları görebilir, son güneşin keyfini dallarda çıkaran sincapları izleyebilir, karatavuk, kızılgerdan, çıtkuşu ve ispinozları dinleyebilirsiniz.
■ Bir zamanlar Avrupa'nın en geniş fundalıklarına sahip olan İstanbul'da Şile, Riva sırtlarında, Terkos Gölü ve Ömerli Barajı çevresinde sıkışıp kalmış bu güzel doğal yaşam ortamına gidebilirsiniz. Gittiğinizde funda bitkisinin doğayı mor renge boyadığına şahitlik edeceksiniz. Mor çiçekler arasında dolanan atalanta kelebeklerinin güzel uçuşlarını izleyebilir, harıl harıl son çiçek özlerini toplayan arıları duyabilirsiniz.
■ Ihlamur Kasrı'na gidip mabed ağacı ya da yaşayan fosil olarak da bilinen ginkgo ağaçlarının yapraklarıyla oynayabilirsiniz.
■ Kilyos Kumulları'nda incecik kumulu hissetmek için çıplak ayakla yürüyebilir, Karaburun sahilinde ise deniz kabuklularının oluşturduğu sahili keşfedebilirsiniz.
Damla'nın Kitaplığı
Bulgurlu tarifler
YEMEK yapmayı dergilerden ve kitaplardan öğrenmiş biri olarak yemek kitapları benim için çok özel kaynaklar. Bunlara yeni eklenenlerden biri de Refika’nın Mutfağı’nın bulgurcu teyzesi Nursen Doğan’ın “Bulgurun Halleri: Başlangıçlardan Tatlılara Bulgurlu Tarifler” adlı kitabı. Boyut Yayıncılık’ tan çıkan kitapta köftesinden pilavına, dolmasından tatlısına kadar ana malzemesi bulgur olan 110 tane tarif var.
Kaynak:tık tık
Bloğu için:tık tık
UZAY 1 yaşına geldikten itibaren ona çeşitli kâğıtlar ve boyalar sundum. İlk başlarda kâğıtları yırtmak, boyaları da duvarları çizmek için kullandı. Sonraları duvarlarda yer kalmayınca kâğıda çizmeye razı oldu. O gün bugündür yaptığı tüm çizimleri, boyaları saklıyorum. Bu arada Susan Striker’ın yazdığı Epsilon Yayınları tarafından Türkçeleştirilen “Çocuklarda Sanat Eğitimi”ni okudum. Okudukça çocuğun kâğıt ve kalemle ilişkisinin önemini ve büyükler olarak hiç farkına varmadan yaptığımız yanlışları net olarak gördüm. Anaokulu öğretmeni ve yazar Rhoda Kellogg çocukların çizdikleri her şeklin, alfabenin harfleriyle bağlantılı olduğunu ortaya koymuş.
ÇOCUĞUN ÇİZDİĞİ İLK ÇİZGİ
Çocukların 1-4 yaş arasındaki “karalama sürecinin” yazı yazmada ihtiyaç duyulan el kol hareketlerinin öğrenildiği bir dönem olması bakımından çok önemli olduğu sonucuna varılmış. Karalama yaparken sürekli tekrar edilen hareketlerin dil öğrenimine de katkıda bulunduğuna dair araştırmalar da bunu kanıtlar nitelikte. Çocuğun yaptığı çizgi ve şekilleri zaman içinde nesneleri simgeleyen semboller olarak tanıması okuma-yazma çalışmaları için bir köprü niteliğinde. Striker bundan yola çıkarak bir
çocuğun resimle ne kadar haşır neşir olursa o kadar kolay okuma yazma öğreneceğini ifade ediyor. Striker bu süreçte çocuğu yönlendirmenin (“Elma öyle değil böyle çizilir!”), müdahale etmenin (“Mavi ağaç olur mu canım!”) gelişimini sürdürmesine izin vermemek olduğu konusunda uyarıyor.
HANGİ YAŞA HANGİ ÇALIŞMA?
Çocuğunuza 6 aylıktan itibaren parmak boyası çalışmaları yaptırmaya başlayabilirsiniz. 1 yaşına geldiğinde pastel boyalarla çalışmaya, 18 aydan itibaren ise oyun hamuruyla çalışmalar yapmaya uygundur. 20 aylık çocuklara kendinden yapışkanlı çıkartmalar ilginç gelebilir ama 24 ay sonrasında yapıştırıcılarla çalışmak isteyecektir. 2-2.5 yaş arası makasın nasıl çalıştığı ile ilgili bir kaç alıştırmadan sonra kâğıt kesmeye başlayabilirler.
YARATICILIĞINI NASIL GELİŞTİREBİLİRSİNİZ?
Örnek olun. “Cetvelle çizgi bile çizemem“ demek yerine “Yeni bir şeyler üretmeyi seviyorum” diyebilirsiniz.
Çocuğunuzun yaptığı resimlerden birini çerçeveletip evinizin duvarına asın.
Bir resmi “niçin” beğendiğinizi ifade edin. “Çok güzel olmuş” demek yeterli değildir. Mesela: “Renkler çok canlı, düz çizgilerle eğri çizgiler bir arada çök güzel görünüyor” gibi ayrıntılı açıklamalar ona yaptıklarının değerli olduğunu hissettirecektir.
Çocuğunuzun resimlerinden yılbaşı kartları vs. yapın ve yakınlarınıza gönderin.
Evinizde sürekli dağınık kalmaya müsait bir alan olsun. Burada resim masası, boya kalemleri, kâğıtlar, yapıştırıcılar vs. bulunsun.
Çocuğunuzun önemli eserlerini saklayın.
Yaptığı çizimler onun gelişimini gösteren paha biçilmez takvimlerdir.
Bunları asla yapmayın
Asla çocuğunuzun çalışımasına el sürmeyin. Sizin müdahaleniz onun cesaretini kırabilir.
Ona "nasıl" çizmesi gerektiğini göstermeyin; onun adına gerçek resimler çizmeyin.
Çocuğunuza asla "Bu ne?", "Ne çiziyorsun?" gibi sorular sormayın.
Çocuğunuza asla, boyama kitapları ya da numaralı boyama gibi sanatsal yaratıcılığı engelleyen malzemeler sunmayın. Bu gibi araçlar yaratıcılığı artırma amacını gütmez ve çocuklar kolayca bu oyuncaklara bağımlı hale geebilirler.
Şehir çocuğu doğayla nasıl buluşsun
SALI günü yazdığım büyükşehir çocuklarının doğa yoksunluğu sendromuyla ilgili yazıya birçok mesaj geldi. "Biz de istiyoruz ama nereye götürelim? Vakit yok, park yok, doğal alan yok" diyordu mesajın sahibi anne babalar. Onlara cevap olarak TEMA'nın önerdiği sonbaharda İstanbul ve çevresinde yapılabilecek doğa aktivitelerinden birkaçını listeliyorum:
■ İstanbul'un nefesi Belgrad Ormanları'na gidip güz çiğdemlerini, yağmur sonrası mantarları görebilir, son güneşin keyfini dallarda çıkaran sincapları izleyebilir, karatavuk, kızılgerdan, çıtkuşu ve ispinozları dinleyebilirsiniz.
■ Bir zamanlar Avrupa'nın en geniş fundalıklarına sahip olan İstanbul'da Şile, Riva sırtlarında, Terkos Gölü ve Ömerli Barajı çevresinde sıkışıp kalmış bu güzel doğal yaşam ortamına gidebilirsiniz. Gittiğinizde funda bitkisinin doğayı mor renge boyadığına şahitlik edeceksiniz. Mor çiçekler arasında dolanan atalanta kelebeklerinin güzel uçuşlarını izleyebilir, harıl harıl son çiçek özlerini toplayan arıları duyabilirsiniz.
■ Ihlamur Kasrı'na gidip mabed ağacı ya da yaşayan fosil olarak da bilinen ginkgo ağaçlarının yapraklarıyla oynayabilirsiniz.
■ Kilyos Kumulları'nda incecik kumulu hissetmek için çıplak ayakla yürüyebilir, Karaburun sahilinde ise deniz kabuklularının oluşturduğu sahili keşfedebilirsiniz.
Damla'nın Kitaplığı
Bulgurlu tarifler
YEMEK yapmayı dergilerden ve kitaplardan öğrenmiş biri olarak yemek kitapları benim için çok özel kaynaklar. Bunlara yeni eklenenlerden biri de Refika’nın Mutfağı’nın bulgurcu teyzesi Nursen Doğan’ın “Bulgurun Halleri: Başlangıçlardan Tatlılara Bulgurlu Tarifler” adlı kitabı. Boyut Yayıncılık’ tan çıkan kitapta köftesinden pilavına, dolmasından tatlısına kadar ana malzemesi bulgur olan 110 tane tarif var.
Kaynak:tık tık
Bloğu için:tık tık
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)